top of page

Fantastik Varlıklar

Dünyanın en nefis manzarasını seyretmek istiyorsanız, 
Chitor’daki Zafer Kulesi'nin tepesine çıkmalısınız. Oraya, 
kulenin yusyuvarlak terasına çıktığınızda, bütün ufuk çepeçevre ayaklarınızın altında kalır. Terasa sarmal bir merdivenle çıkılır, ama yalnızca efsaneye inanmayanlar bu merdiveni çıkmaya cesaret eder. A Bao A Qu'nun öyküsüne gelince:
Zamanın ta başından beri, Zafer Kulesi’nin merdiveninde 
insan ruhunun en ince tonlarına duyarlı bir yaratık yaşardı 
ve A Bao A Qu adıyla tanımlanırdı. Genellikle merdivenin ilk 
basamağında hareketsiz yatar, ta ki biri yaklaşıp da içindeki 
o gizli yaşam uyanana ve yaratığın derinliklerindeki iç ışık 
parlayana dek. O dakika, bedeni ve neredeyse yarı şeffaf derisi kıpırdanmaya başlar. Ama biri gelir de, bu döne döne 
yükselen merdiveni tırmanmaya koyulursa, işte ancak o zaman, A Bao A Qu kendine gelir ve ziyaretçinin hemen ardına geçip, kıvrılan basamakların nesillerce hacmin adımlarıyla iyiden iyiye yıpranmış olan dış tarafını tutardı. Her 
basamakta yaratığın rengi daha bir koyulaşır, biçimi mükemmele yaklaşır ve saçtığı mavimsi ışık gittikçe parlaklaşır. 
Ama yaratık gerçek biçimine ancak en üst basamakta kavuşur, o zaman tırmanan kişi Nirvana'ya ermiş demektir ve 
hareketleri kesinlikle gölge yaratmaz. Aksi takdirde, A Bao 
A Qu kulenin tepesine varamadan bocalar, felç olmuştur 
sanki, bedeni eksik, maviliği gitgide daha soluk ve ışığı titrektir. Yaratık bütün olamadığı zaman acı çeker ve zar zor 
işitilen, ipek hışırtısına benzer bir sesle inler. Ömrü kısadır, 
gezgin kuleden iner inmez A Bao A Qu tekerlenip merdivenin dibine kadar yuvarlanır ve orada, bitkin, neredeyse biçimsiz halde, sonraki ziyaretçiyi bekler. Söylenenlere bakılırsa, ancak merdivenin ortasına vardığında yaratığın 
dokunaçları görünmeye başlar. Ayrıca yaratığın bütün bedeniyle görebildiği ve dokunulduğunda, derisinin şeftali kabuğu hissi uyandırdığı söylenir.
A Bao A Qu yüzyıllardır terasa yalnızca bir defa ulaşmıştır.
Bu efsane, C. C. Iturvuru tarafından, artık bir klasik olmuş Malaya Büyücülüğü Üzerine (1937) adlı incelemesinin 
ekinde kaleme alınmıştır.
KAYNAK:
Düşsel Varlıklar Kitabı - Jorge Luis Borges
Çevirmen: Bora Komçez
Yayınevi: Mitos Yayınları

A Bao A Qu

A Bao A Qu

Basilisk, Yunan Mitolojisinde adı geçen, bakışlarıyla öldürebilen ya da taşlaştırabilen efsanevi bir yaratıktır. Basilisk kelimesinin aslı Yunanca "küçük kral" demek olan βασιλίσκος yani basiliskosdur. Latincesi Basiliscus'tur. Yaşlı Pliny'in Roma'da yazdığı "Historia Naturalis" adlı eserin üçüncü kitabında yılanların kralı olarak geçmektedir.  Bazı bilgilere göre Basilisk gerçektir çünkü İtalya'nın Pompei şehrindeki taştan insanların Basilisk'i gördüğüne inanılır.

Pliny'e göre Kuzey Afrika'nın Kyrenaika bölgesinde yaşayan başı taçlı yılan insanları nefesiyle bile öldürebilmektedir. Pliny ayrıca Basilisk'in tıslamasıyla tüm diğer yılanları yönettiğini de belirtmiştir. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Basilisk Şeytan veya Antichist ile özdeşleştirilmiştir.

Bazı efsanelere göre ise; Basilisk'in horozun altında duran kara kurbağası yumurtasından veya bir yılan ya da kara kurbağası ile çiftleşmiş bir tavuk ya da horozdan geldiği söylenir. Bu nedenle Basilisk için ölümcül olanın horoz ötüşü olduğu hakkında bir söylence vardır.

Basilisk genellikle bir yılan bazen de başı horoz kuyruğu yılan şeklinde tarif edilir. J.K. Rowling'in yazdığı Harry Potter ve Sırlar Odası kitabında yılan olarak betimlenmiştir. Kitapta Basilisk'e dolaylı yoldan bakan birçok kişi taşlaşmıştır. Harry Potter kitabında yılan olarak kullanılmasının sebebi, Harry'nin çatal dili bilmesi ve böylelikle kitabın akışını sağlamaktı. Shakespeare Romeo ve Juliet adlı eserinde Cockatrice kelimesini Basilisk ile eşanlamlı olarak kullanmıştır.

KAYNAK:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Basilisk
&
Dünya Mitolojisi
Yazar: Özhan Öztürk
Yayınevi: Nika Yayınları

Basilisk

Basilisk

Yaşlı Pliny'nin "Tabiat Bilgisi" kitabında bahsi geçen bir yaratıktan esinlenerek M.S 12. yüzyılda uyduruan bir Basilisk taklididir. Basilisk gibi tehlikeli ve zehirli bir yaratık olan Cockatrice'nin nefesinin zehirli bakışlarının ise ölümcül olduğuna, zehrinin sadece sansarları etkilemediğine inanılmaktaydı. Aldrovandus tarafından sekiz ayaklı ve tavuk başlı bir yılan görünümünde tasvir edilmiş, Papa 4. Leo (847-855) anılarında Saint Lucea kilisesinin kubbesinde bir Cockatrice'e rastladığını bildirmiştir.
KAYNAK:
Dünya Mitolojisi
Yazar: Özhan Öztürk
Yayınevi: Nika Yayınları

Cockatrice

Cockatrice

Amerikan Mitolojisinde hep bir şeylerin arkasına saklanan ve insan avlayan bir canavar vardır. Hidebedind. İnsan ne kadar dönerse dönsün, nereye bakarsa baksın, o hep arkasındadır ve işte bu yüzden bir sürü oduncuyu öldürüp yediğine inanılmasına rağmen tanımlanabilmiş değildir. 
Hem kılık değiştirmede hem de insanların bağırsaklarını çıkarmada usta olan vahşi gece canavarı olarak da tanımlanabilir.
Görünmezlik gücüne sahip olmasına rağmen, onu görmeyi başarabilenler uzun boylu, gümüş saçlı, sıska bir ayıya benzediğini söylerler. Ayrıca herhangi bir nesnenin arkasına gizlenmek için kendini bükebilir.
Bir gözlemci doğrudan ona bakmaya çalıştığında, yaratık hızla bir nesnenin veya gözlemcinin arkasına saklanır ve bu nedenle doğrudan görülemez. Bu yetenek sayesinde sezdirmeden saldırılarını yapabilir. Bu şekilde yakaladığı kurbanları yemek için inine götürülür.
KAYNAK:
KAYNAK:
Düşsel Varlıklar Kitabı - Jorge Luis Borges
Çevirmen: Bora Komçez
Yayınevi: Mitos Yayınları
&
https://en.wikipedia.org/wiki/Hidebehind

Hidebehind

Hidebehind

bottom of page